PKK’nın elinden kaçan genç kızdan kan donduracak itiraflar

İkna çalışmaları sonucu PKK'nın elinden kurtarılan genç kız örgütün acımasız yüzünü bir kez daha kanıtladı. 15 yaşındayken "Pikniğe gidiyoruz" diyerek dağa kaçırılan 23 yaşındaki kız, "Masum canlar nasıl katledilir?" eğitimi aldıklarını ve kaçmaya teşebbüs ettiği için yaralı halde işkence gördüğünü açıkladı.

featured

İkna çalışmaları sonucu PKK’nın elinden kurtarılan genç kız örgütün acımasız yüzünü bir kez daha kanıtladı. 15 yaşındayken “Pikniğe gidiyoruz” diyerek dağa kaçırılan 23 yaşındaki kız, “Masum canlar nasıl katledilir?” eğitimi aldıklarını ve kaçmaya teşebbüs ettiği için yaralı halde işkence gördüğünü açıkladı.

Terör örgütü PKK’ya yönelik yurt içi ve sınır ötesinde operasyonlar sürerken, terör örgütü tarafından kandırılarak veya kaçırılarak dağa çıkarılan gençlerin kurtarılması için İçişleri Bakanlığı’nın 4 yıl önce başlattığı ikna projesiyle 2020 yılında 243, bu yıl ise ikna yoluyla 31 örgüt üyesi teslim oldu. Jandarma ekiplerinin aileleriyle irtibat kurduktan sonra ikna yoluyla teslim olan 23 yaşındaki D.N. kod adlı PKK’lı kadının ifadesine ulaşıldı.

8 YIL SONRA KAÇABİLDİ

Sabah’ta yer alan habere göre 2013’de Osman Baydemir’in Diyarbakır Büyükşehir Belediye Başkanlığı dönemimde, Dicle- Fırat Kültür Merkezi’nde gençlere yönelik belediyenin kurslarına katılan ve o dönem 15 yaşında olan D.N. terör örgütü PKK üyeleri tarafından dağa kaçırıldı. İkna projesi kapsamında örgütün elinden 8 yıl sonra kaçarak devlete sığınan örgüt üyesi kadın, terör örgütünde yaşadıklarının iç yüzünü anlattı.

15 YAŞINDA PİKNİK YALANIYLA KAÇIRILMIŞ

Teslim olan D.H (23), gittiği ücretsiz kurslarda isminin Ali olduğunu belirten kişinin kendisini örgütsel çalışmalara dâhil etmeye başladıktan sonra, Suriye Dayanışma Gecesi konser biletlerini sattırdıklarını daha sonra da örgütün YDG-H PKK’nın Sözde Gençlik Yapılanmasına kendisini dâhil ettiklerini söyledi.

2013 yılı Temmuz ayında piknik aracılığıyla yeni arkadaşlarla tanışacaklarının söylendiğini anlatan D.H. “Değişiklik olur düşüncesiyle teklifi kabul ettim. Ali ve içerisinde 3 erkeğin bulunduğu araç ile pikniğe gidecektik. Araca binmeye çekindim ancak Ali bunlar benim arkadaşlarım deyince ben de araca bindim. Lice İlçesine doğru yol aldık. Yolçatı köyü mevkiine geldiğimizde Ali araçtan indi. Ben de inmek istedim, ancak Ali’nin arkadaşları buna izin vermeyip beni hiç görmediğim, sonradan ismini öğrendiğim Serhabun alanına götürdüler. Burada bizi ağaçların arasına gizlenmiş silahlı iki kadın terörist bizi karşıladı. Ben piknik yapacağımızı beklerken kadın teröristleri görünce ağlayarak eve dönmek istediğimi söyledim.

“ARTIK BİZİMLESİN’ DEDİLER”

Araçtakiler kadın teröristlere “size vereceğimiz çocuk buydu” diyerek beni bırakıp oradan ayrıldı. Kadın teröristlere beni nereye götürüyorsunuz, annemden, babamdan ve kardeşlerimden beni koparmayın, annem bu ayrılığa dayanamaz, kahrolur, hastalanır diye yalvarıyordum. Taş kesilmiş kalpleri beni duymadı, ayrıca ellerinde silah olduğu için de onlardan korkuyordum. Onlar da bana “artık bizimlesin” diyerek konuşmama daha fazla müsaade etmediler” dedi.

“TEKMELEYEREK AĞLAMYI KESMEMİ İSTEDİLER”

Kaçırıldığı acı dolu ilk günü anlatan örgüt üyesi, hikayenin kalanını şu ifadelerle anlattı: “Hava çok soğuk ve zifir karanlıktı, gün ağarıncaya kadar ağladım ve beni bırakmaları için yalvararak ayaklarına kapandım. Beni tekmeleyerek “ağlamayı kes, artık Kürdistan mücadelesi için buradasın” dediler. Gün ağardıktan sonra farklı şehirlerden getirilen benim gibi kandırılmış, umutları, gelecekleri, hayalleri ellerinden silah zoruyla ve zorbalıkla alınmış kız çocuklarını bir araya topladılar. Yolculuk yapacağımızı ve bu yolculuk esnasında kimsenin kimseyle konuşmaması gerektiğini aksi halde öldüreceklerini söylediler. Daha sonra bizi bir minibüse bindirip bir bilinmeze, zifiri bir karanlığa doğru götürmeye başladılar.

“YOLCULUK 25 GÜN SÜRDÜ”

Kılavuz yanındaki diğer erkek teröriste ışıkları yanan yerin Hakkâri olduğunu söyleyince Hakkâri bölgesinde olduğumuzu anladım. Belirli bir süre yürüdükten sonra tekrardan bizi minibüse bindirerek Kato Dağı eteklerine getirdiler. Bilinmez yolculuğumuz 25 gün sürdü. Korkuyla beraber uykusuzluk, yorgunluk ve pişmanlık yaşıyordum ancak, sesimi çıkaramıyordum”

“MASUM CANLAR NASIL KATLEDİLİR EĞİTİMİ ALDIK”

25 gün süren yolculuk sonunda Kuzey Irak’taki Zap kampına geldiklerini belirten D.H. “insanlığın unutulduğu, vahşileştirildiği, masum canlar nasıl katledilir ve kurşun nasıl sıkılır eğitiminin verildiği Irak’taki Zap Kampına gelmiştik. Zap kampında doğunun farklı illerinden benim gibi gelen 25-30 kıza, 2-3 ay eğitim vermeye başladılar. Kamptan kaçan olursa ailesine zarar vereceklerini söyleyerek sürekli bizleri tehdit ediyorlardı.

Hayatımızda hiç görmediğim silahlarla bize eğitim verdiler. Silahlı eğitim biter bitmez her gün “İdeolojik Eğitim” adı altında beynimizi yıkayarak, yalan yanlış birçok konudan bahsediliyordu. Eğitimimiz bittikten sonra hepimizi farklı bölgelere dağıttılar. Beni Suriye Şengal’e DEAŞ ile mücadeleye gönderdiler. Hiç bilmediğim topraklarda kimlerle kim için ne mücadelesi yapacağımı bilmeden günlerim geçiyordu. Sürekli ailemi, en çokta annemi düşünüyordum. Nasıl bir dipsiz kuyuya düşmüştüm, şimdi beni buradan kim çıkaracak, yapayalnız, soğuk mağaralarda çocukluğum geçecek, bu mu Kürtlerin haklarını savunmak diye düşünüyordum.

“BİR KEZ FİRAR ETTİM ANCAK YAKALANDILAR”

Aileme ulaşıp kaçmak istiyordum ama her şey yasaktı. Daha sonra birkaç arkadaşın arasında aşk yaşanınca örgüt üst yönetimi tarafından o gruptaki tüm kişiler tutuklanıp cezaevine konuldu. Örgüt içerisinde aşk demek ajanlık demek ve sonu infaz demekti. Masum bir sevginin üzerini örgüt kanla örtüyordu. Günlerce Suriye tarafında Türkiye sınırına doğru nöbet tuttum, kurtulmak için sürekli dua ediyordum. Türkiye tarafından yapılacak operasyonlara karşı bizlere sürekli hendek kazdırıyorlar, mayın döşetiyorlardı. Bu işler sırasında yaralananlar ve hatta ölen benim gibi kandırılmış kızlar oldu. Mağara kazısı esnasında yaralandım. Çalışamayacağımdan dolayı tedavi için beni Suriye Derik bölgesine götürdüler. Burada örgüte ait hastanede tedavi olurken bir kez firar ettim ancak yakalandım.” dedi.

“YARALI HALDE İŞKENCE YAPTILAR”

Kaçma girişimi sonrasında hapse atılmadan önce PKK’nın kendisine vahşi yüzünü bir kez daha gösterdiğini, yaralı olmasına rağmen işkence yaptıklarını anlatan 21 yaşındaki D.H, “bir ay boyunca kaldığım cezaevinde tedavim yapılmayarak günlerce aç susuz bırakıldım. Cezam bittikten sonra beni farklı bir alanda yine mevzi kazma işine verdiler 17 gün gece gündüz mevzi ve hendek kazdırdılar. Ellerim kazma ve kürek kullanmaktan su topladı ve derin yaralar oluştu, buna rağmen acımasızca çalıştırdılar. Fiziksel ve ruhsal yorgunluğuma ve acılarıma daha fazla dayanamayarak örgütten tekrar kaçmaya karar verdim.

“ANNELERİNİZ KOLLARINI AÇMIŞ SİZİ BEKLİYOR”

Annemi aradım ve ‘anne ben hata yaptım, beni kurtarın’ dedim. Annem de, kızım biz senden hep bir haber bir ışık bekledik, sen yeter ki gelmek iste, babanı da beni de Jandarmadan sürekli arayıp kızını kurtaralım diyorlar. Ben onlara güveniyorum, sen ilk fırsatta kaç örgütten. Jandarma sana en güvenilir yolu gösterecek dedi. Annemin bu sözleri bana hem umut olmuştu, hem de cesaretimi artırmıştı. Ben gittiğimden beri hep düşünüyordum, acaba dönsem ailem ne der diye. Ancak artık anlamıştım. Kazı bitiminde malzemelerimi unuttum almaya gidiyorum diyerek gerçek özgürlüğüme, umutlarıma, çocukluk hayallerime, yeni bir hayata daha da önemlisi anneme kaçtım.

Örgütten kaçıp, KDP güçlerine sığındım ve beni Türkiye’deki yetkililere teslim edin dedim. Teslim oldum. Kürt meselesi diye bir şeyin olmadığını kesinlikle öğrendim. Korkmadan çekinmeden gelip teslim olun ve bir an önce ailelerinize ve sevdiklerinize kavuşun. Örgüt içerisinde bulunan herkese sesleniyorum “Anneleriniz kollarını açmış sizi bekliyor.”