Türkiye’nin İstanbul Sözleşmesi’nden çekilmesi gündeme bomba gibi düştü. Çeşitli eleştirilerin gelmesi üzerine açıklama yapan İçişleri Bakanı Süleyman Soylu, “Aile içi ve kadına karşı şiddetle mücadele konusunda bizi toplumumuza karşı sorumlu kılan, İstanbul Sözleşmesi’nin varlığı değildir. Yakın zamanda herkes görecektir ki aile içi ve kadına karşı şiddetle mücadelede atılan tüm adımların olumlu sonuçlarını alacağız ve dünyada bu mücadelenin örnek temsilcisi olacağız.” dedi.
Türkiye, İstanbul Sözleşmesi adıyla bilinen ‘Kadına Yönelik Şiddet ve Aile İçi Şiddetin Önlenmesi ve Bunlarla Mücadeleye İlişkin Avrupa Konseyi Sözleşmesi’nden, Resmi Gazete’de yayımlanan 3718 sayılı Cumhurbaşkanı kararı ile çekildi.
Sözleşmenin feshedilmesiyle birlikte pek çok konu gündeme gelirken, bir kısmın tepkisi üzerine İçişleri Bakanı Süleyman Soylu’dan da açıklama geldi
Soylu’nun açıklamalarından satır başları:
“Ülkemizde huzurun, asayişin ve güvenliğin sağlanmasında, terörle mücadelede, hırsızlıkla, organize suçlarla, siber suçlarla, uyuşturucu ile ve şiddetin, suçun her türü ile mücadelede güvenlik güçleri olarak gücümüzü anayasadan, kanunlardan ve her türlü suça karşı insanımızın masumiyetini koruma ilkesinden almaktayız.
“ŞİDDET VE CİNAYETİ ÖNLEME KONUSUNDA BİZİ SORUMLU KILAN BU SÖZLEŞME DEĞİLDİR”
Uluslararası sözleşmelerin varlığı veya yokluğu, vatandaşımızın karşı karşıya kalacağı herhangi bir suç şeklini önlemeye ilişkin sorumluluklarımızı ve bu sorumluluğun gereği olan çalışmalarımızı eksiltmez veya arttırmaz. Ayrıca belirtmek gerekir ki milletler arası andlaşmalara, sözleşmelere taraf olmak kadar taraflıktan ayrılmak da her egemen devletin hakkıdır. Aile içi ve kadına karşı şiddetle mücadele, kadın cinayetlerini önleme konusunda bizi toplumumuza karşı sorumlu kılan, İstanbul Sözleşmesi’nin varlığı değildir.
“YÜRÜTTÜĞÜMÜZ SÜREÇ, BİZİ VATANDAŞIMIZA MAHCUP ETMEYECEKTİR”
Anayasa’nın 10. Maddesi ve 41. Maddesi, TCK’nın ilgili maddeleri, ‘6284 sayılı Ailenin Korunması ve Kadına Karşı Şiddetin Önlenmesine Dair Kanun’un ilgili maddeleri, bu konuda ilgili bakanlıklarla yürüttüğümüz eylem planı, içişleri Bakanlığı tarafından yürütülen Kades, Elektronik Kelepçe izleme Merkezi gibi uygulamalar, sayılarını 81’den 1086’ya çıkararak tüm ülkemize ve ilçe düzeyine yaydığımız ‘Aile İçi ve Kadına Karşı Şiddetle Mücadele Büro Amirlikleri’ ve tüm bakanlıklarla uyumlu olarak yürüttüğümüz süreç, inanıyoruz ki bu mücadelede bizi vatandaşımıza karşı mahcup etmeyecektir.
Anayasamızın, kanunlarımızın, medeniyetimizin ve tüm değerlerimizin bize yüklediği görev ve sorumlulukları tamamen bir uluslararası sözleşmeyle ciro etmek ve eşitlemek, hem kendi büyük devlet geleneğimize, hem bin yıllık medeniyet birikimimize, hem de ortaya koyduğu gelişmeyle bölgesinde ve dünyada önemli bir güç haline gelen Türkiye’ye, özgüvenine, kendi yapabildiklerine ve kapasitesine haksızlık olacaktır.
“DÜNYADA BU MÜCADELENİN ÖRNEK TEMSİLİCİ OLACAĞIZ”
Bir kadının şiddete uğraması ve bir kadının cinayete kurban gitmesi, insanoğlu tarafından kabul edilemez. Bununla birlikte, Türkiye’de kadın cinayetlerinin arttığı söylemi, tamamen yalandır ve eldeki veriler tarafından desteklenmemektedir. Tüm suçlarla mücadele ettiğimiz gibi devletimiz, güvenlik güçlerimiz, elbette ki aile içi ve kadına karşı şiddetle mücadeleyi de insan hakları çerçevesinde, ‘huzur, güven ve asayiş’ anlayışıyla, vatandaşımızın her şeyin en iyisine layık olduğu bilinciyle, dün olduğu gibi bugün ve yarın da devam ettirecektir.
Yakın zamanda herkes görecektir ki aile içi ve kadına karşı şiddetle mücadelede atılan tüm adımların olumlu sonuçlarını alacağız ve dünyada bu mücadelenin örnek temsilcisi olacağız.”